Obezite gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, erişkinleri olduğu kadar çocukları da etkileyen psikolojik, sosyal ve tıbbi problemler yaratabilen önemli bir sağlık sorunudur. Vücütta yağ oranı yağsız olan kütleye göre daha fazladır. Boy uzunluğuna göre vücut daha ağırdır.
Görülme sıklığı bütün yaş gruplarında artmaktadır. Çocuklarda obezitenin nedenleri, yaşadığımız çağın getirdiği beslenme şekillerinde yağların ve karbonhidratların gereğinden fazla miktarda yer alması, çocukların fiziksel etkinliklerden uzaklaşmasıdır. Beslenme çocuk sağlığında önemlidir ve çocuğun bedensel, bilişsel ve duygusal gelişmesinde yediği besinlerin içeriklerinin ne olduğu ve miktarı önem taşımaktadır.
Çocuklarda şişmanlık, yaşamın ilk yılı, 5-6 yaş arası ve ergenlik döneminde artmaktadır. Şişman çocukların 1/3'ü, ergenlerin ise %80’i gelişmelerini tamamladıklarında kilolu kalmaktadırlar. Doğum kilosu normalin altında veya üstünde olanların çocukluk ve erişkinlik döneminde kilolu olma riskleri yüksektir.
Yağ dokusunun fizyolojik olarak en yüksek olduğu iki dönem süt çocukluğu ve ergenlik öncesi dönemlerdir. Yaşamın ilk 6 ayında şişmanlık sıktır. Bebeğin hareketlerindeki artış nedeniyle 1 yaşından sonra şişmanlık sıklığı giderek azalır. Ergenlik öncesi dönemde çocukta şişmanlık sıklığında ikinci bir artış gözlenir. Regl başladığı sıralarda kız çocuklarında yüksek oranda ağırlık fazlalığı görülür. Erkek çocuklarda ise ergenliğin ilerlemesiyle yağ dokusu azalır. Çocuklardaki aşırı kilo, gençlik obezitesine olanak vermesi açısından risklidir. Kız çocuklarında kilo sorunu erkek çocuklara oranla daha fazladır.
Hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, eklem romatizması ve birçok başka hastalığın obezite ile sıkı bir ilişki vardır. Şişman kişilerde yaşam süresi daha kısadır ve bu durumun başlangıcı çocukluk yıllarına dayanır.
Aile ortamı yeme alışkanlığının şekillendiği yerdir. Ailenin sosyal ve ekonomik durumu, eğitim seviyesi, ailedeki genel kilolu olma durumu
çocuklarda şişmanlık durumunu direkt olarak etkiler. Çocuğa düzenli ve sağlıklı yeme alışkanlığını kazandırmada anne ve bakıcıya büyük görev düşer.
Toplumda obeziteyi oluşturan etkenler nelerdir?
•
Genetik Etkenler:
Genetik yatkınlığı olan bireylerde, çevresel etkilerle birlikte ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalarda aile bireylerinin beden kitle indeksinin deri altı yağ dokusu dağılımı ve kalça beden çevresi oranının birbirine benzer olduğu saptanmıştır.
•
Demografik Etkenler:
Obezite 50-60’lı yaşlara kadar yaşa bağlı artışlar gösterir. Yaşın ilerlemesiyle bedensel aktiviteler azalır, vücudun enerji ihtiyacı da düşer. Bu da şişmanlığı artırır. Kadınlarda, östrojenin yağ dokusunu arttırıcı etkisine, gebe kalmasına ve doğum yapmasına bağlı kilo artışları gözlenir.
•
Çevresel Etkenler:
Küçük çocuklar yeme alışkanlığını aile de kazanır. Ailenin beslenme tarzı öğün sayısı ve günlük etkinlikleri yeme alışkanlığını oluşturur. Çocuk topluma karıştığında (kreş ve okul) akranlarını gözlemleyerek bir tarz oluşturur. Eğitim merkezlerindeki yemekhane ve kantinlerde sunulan besin içerikleri ve bu ortamlardaki fizik etkinlikleri yeme alışkanlığının oluşmasını etkiler.
Kalabalık ailelerde ve düşük sosyoekonomik gruplarda beslenme ve sağlıkla ilgili bilgi yetersizliğinin yaygınlığı, yüksek kalorili besinlerin ucuzluğu, yararlı besinleri edinmenin zorluğu kişileri tek yönlü beslenmeye zorlar. Bu ise şişmanlığa ortam hazırlar.
•
Fiziksel Aktivite:
Fiziksel etkinliklerin her türlüsü enerji harcamayı gerektirir. Hareketin az olduğu bir yaşam biçimi obeziteye zemin hazırlar. Fiziksel olarak aktif olanlara nazaran pasif kişiler daha şişmandır.
Televizyon karşısında hareketsiz oturmak, bununla birlikte ana öğün harici ara öğün yemek obeziteye yol açan faktörlerdendir. Televizyon karşısında geçirilen zaman uzadıkça, kişinin vücut kitle indeksi artış göstermektedir. Çocuklar televizyon reklamlarından etkilenerek besin değeri az olan yiyecekleri daha fazla tercih etmektedirler.
•
Davranışsal Etkenler:
Diyet;
Yaşamın ilk yıllarında yeni yağ hücrelerinin oluşumu hızlıdır. Sayısal olarak yağ hücrelerinin artması yağ depolamasının hızına bağlı olarak artar. Şişman çocukların yağ hücre sayısı normal çocukların üç katıdır. Ergenlik döneminden sonra yağ hücre sayısı artmaz. Hızlı ve fazla yeme şişmanlıkta en büyük etkendir. Günümüz beslenmesinde lifli ve işlenmemiş gıdalardan uzaklaşılmış, yağ, sukroz ve soydum açısında zengin gıdalar tercih edilir olmuştur.
Yeme Alışkanlığı;
Anne sütü bebeklerde obezitenin gelişmesini engeller. Bebek doyduğunda beslenmeyi bırakır. Biberonla beslenme durumunda anneler biberonda kalan yiyeceğin bitmesi için zorlayıcı olabilirler. Bebeğin, yediğini kontrol mekanizması anneye geçer. Bebek her ağladığında biberonla süt vermek, muhallebi gibi kalorili besinlere erken başlamak ve fazla yedirmek bebeği kilolu olmaya yönelten yanlış uygulamalardır.
Modern yaşamın hızı yeme alışkanlığını olumsuz etkiler. Fast food tarzı yiyecekler tercih edilir. Bu gıdalarda yağ ve kalori yoğunluğu oldukça fazladır. Bu ise şişmanlık için risk teşkil eder.
Günlük öğünlerin düzensiz oluşu, günde bir iki kez yemek yenmesi risk teşkil eder. Günde 3-4 kez düzenli ve daha fazla miktarda yiyen kişilerde obezite riski daha azdır.
•
Psikolojik Etkenler:
Bazı çocuklarda obezite psikolojik sorunlara tepki şeklinde ortaya çıkar. Ebeveyn ilişkilerindeki sorunlar, okulda başarısız olma, arkadaş grupları arasına alınmama gibi sebepler kişinin ruhsal yapısını etkileyerek fazla yeme eğilimine yol açar. Ergenlik döneminde ise arkadaş edinememe, grup faaliyetlerine katılamama gibi problemler psikolojik olarak sorun yaratmakta çocuğun obezite derecesini arttırmaktadır. Zihinsel engelli çocuklarda obezite sıklığı yüksektir.
Bebekleri her ağladığında her zaman meme veya biberonla cevap veren anneler, onların oral doyum ve hayattaki açlığını koşullayarak ilerleyen yıllarda stres altında kaldığında oral doyum aramasına neden olur. Kısacası birey yaşamında mutlu olamıyorsa duygularını yiyerek doyurmaya meyleder.
•
İntrauterin (dölyatağı içi) Etkenler:
Gebelik sırasında anne ile ilgili bazı faktörlerin, doğum sonrasında obezitede etkili olduğu bilinmektedir. 2. Dünya Savaşı yıllarında gebe olan ve ilk 6 ayında ağır açlık yaşayan annelerin çocukları 18 yaşındayken, kilo problemi sıklığı iki kat fazla bulunmuştur. Diyabetik annelerin çocuklarında 8 yaşlarında kilo oranları yüksek bulunmuştur. Düşük doğum tartısı erişkin yaşlarda bölgesel yağlanmalara neden olmaktadır.
Çocuklarda şişmanlık, hem duygusal hem de fiziksel yanı olması nedeniyle tedavisi zor bir hastalıktır. Obez çocuklar yetişkin olduğunda da kilolu olabilirler. Obezitenin yol açacağı hastalıklara yakalanma riskleri de buna bağlı olarak yüksek olur. Bu yüzden önceden önlem almak bireyin yararına olacaktır.
Şişmanlığın tedavi edilmesi zorunludur. Tedavide başarılı olabilmek için, öncelikle sebeplerin belirlenmesi, kalori kısıtlaması ve egzersizi yaşam alışkanlığı haline getirecek davranışların yerleştirilmesi gerekmektedir. Obezite tedavisinde bir takım oluşturmalıdır. Bu takımda doktor, diyetisyen, çocuk hemşiresi, psikolog, fizik tedavi uzmanı ve en önemlisi aile olmalıdır. Ailenin önemi, çocuktaki şişmanlığın gelecekteki yaşamı için sorun teşkil edeceğini kabul etmesi ve bunu idrak ederek tedaviye destek vermesi açısından önemlidir.