Bloglar arasında
kısa bir süre önce başlatılan bir mim etkinliği var. Mimin konusu; “Takıntılarım,
sevdiklerim ve sevmediklerim” sırasıyla, Kore
Fenomeni, Tigris Driver, Renkli Pasta Sepeti ve Dilekce54 bu mimi yaptılar ve
pası bana attılar. Pası alıp kaleye götürme niyetindeyim. Yoksa saha içinde
topu dolaştırsam mı? Yazımın sonunda karar vereceğim buna. J Mim yazılarında benden bahseden
arkadaşlarıma bu fırsatı verdikleri için çok teşekkür ediyor, güzel paylaşımlarına
gediklisi olduğum bloglarının adreslerini paylaşıyorum. Siz de ziyaret edin zira alışkanlık yapıyorlar :)
-Bir dönem
yürüdüğüm adımları sayardım. Her mesafeyi değil ama. Uzak olmayan ama yakın
sayılmayacak hedeflerin adımlarını sayıp kaç km ye tekabül ettiğini bulmak keyifli
gelirdi bana. Garip değil mi? Ama garip olmasa takıntı olmazdı zaten J Mesela bir hastaneye yürüyerek mi
gidilecek başla saymaya Zülal. Başka hiçbir şey düşünmene hacet kalmaz, çünkü zihni
çok fena meşgul eder rakamlar… Ama
şimdilerde sıyrıldım adım sayma olayından. Yürüme olayım azaldı çünkü…
-Blog olayı bir
takıntı olarak görülebilir mi? Emin değilim ama istatistik sayfalarına bakmak
takıntıya girer sanıyorum.
-Evden çıkamamak
gibi bir takıntıya da sahibim. Bir yere gideceksem evden mümkün olduğunca geç
çıkıyorum. Yolda koşarcasına yürümeyi göze alarak hem de. Evde geçirilen her
saniye bir kazançmış gibi geliyor. Bu takıntının bir temeli var elbet. O da
çocuk kaygısı. Kontrol delisi değilim ama çocuğum gözümün önünde olursa daha
rahat ediyorum.
-Uyumadan önce
zihnim iyice yorulana kadar telefonda sudoku oynamak gibi huyum vardı. Bir iki bulmaca
çözmezsem uyuyamazdım. Neyse ki yakın zamanda telefonum bozuldu ve bu takıntım
rafa kalktı.
Sevilenler:
-Zaman zaman canım
sıkılsa da yaşamayı seviyorum. Hayatı seviyor oluşumu seviyorum. Yaşam her daim
şükür edilecek çok büyük bir nimet bana göre.
-Sevdiğim hobiler arasında film izlemek, fotoğraf çekmek, okumak başta gelenler arasında. Son birkaç
yıldır buna haberseyri de eklendi. Hatta hobilerimin içinde başrol kaptı.
-İngilizlerin
konuşmalarına, vurgularına bayılırım. Orijinal İngiliz filmlerini sevmemin sebeplerinden
birisi de budur.
-Blogger sayesinde
tanıştığım arkadaşlarımı çok seviyorum.
-Bir işe aniden
karar verip yapıp bitirme huyumu seviyorum. Büyük bir rahatlama hissettiriyor
böyle olunca. Ama bu huy maalesef ki arada bir uğruyor bana.
-Tarihi yerlerde,
kalabalık yerlerde dolaşmayı seviyorum, her ne kadar yapamasam da doğa
yürüyüşleri de sevdiklerim arasında. Çoluk çocuğa karışmadan önce sık sık yaptığım
trekkingler özlediklerim arasında ilk sıralarda yer almakta.
-Tatlı işi abur
cubur olmazsa olmazlarımdan…
Sevilmeyenler:
-Sokağımda bulunan,
dışarıya masa konulan ve müşterileri sadece erkek olan kahvehanenin önünden
geçmek yıllardır sevmediklerim arasındadır, kendimi hep rahatsız hissettirir
oradan geçişlerim.
-İşini adam gibi
yapmayan esnafa çok sinir oluyorum. Mesela bir arabamız var. Tekerleklerinden
biri zaman zaman hava kaçırıp iniveriyor. Her seferinde tekerlek patladı diye
götürüyorum ancak havası inmiş çıkıyor. Yılların komşusu olan esnaf arkadaş
şimdiye kadar üç kez şişirdi lastikleri. Artık 3 kez indiğine göre farklı bir
sorun var diye düşünmeye başladım. Ama esnaf kardeşim, sen yılların bisiklet
tamircisisin bunun kaynağını bulup tamir etsene. Sokağımda bir tane daha
bisikletçi var ona da gidemiyorum komşuyu ezip geçmek gibi olacak diye. Bu
küçücük sorun canımı sıkıyor. Sürüncemede bıraktığım için kendime kızıyorum.
Adam gibi ilgilenmedi diye esnafa kızıyorum. Problemi çözmem gerekmesine rağmen
erteleme huyuma kızıyorum. Kısacası bu hikayeden çıkarılabilecek profil
özelliklerimi sevmiyorum...
-Tekel olan
kuruluşların dayattığı ve her ay faturalar aracılığı ile ödediğim sabit ücret vs
olayından nefret ediyorum. Haksızlık olarak görüyorum. Nefretimin sebebi bu.
-Gürültüyü
sevmiyorum. Oğlumun, dinlediği şeyleri her fırsatta yüksek sesle ve ses hızını
düşürerek dinlemek gibi bir takıntısı var. Ağır çekim olayı. Bunun üstüne televizyon
izlemek ya da müzik dinlemek zor geliyor bana. Kendime ait zamanlarda kısık
sesle dinlemeyi tercih ediyorum.
-Bozuk yolları
sevmiyorum. Kalabalık otobüslerde ayakta uzun yolculuklar hoşuma gitmeyenler
arasında, dengenin sağlanamadığı sağlıksız insan ilişkilerini sevmiyorum.
-Siyasal
anlamda sevmediklerim de var… Türkiye konusunda hoşuma gitmeyen bir ton konu
var. Onları da yazayım mı bilemedim şimdi. Ciddi anlamda uzatır bu yazıyı.
Yazacaklarım bu
kadar. Şimdi şu anda aklıma gelenleri yazdım. Daha önce mimi yapan
arkadaşlarımın yazdıklarının dışında yazmaya çalıştım. Yazımın başında pas
atsam mı diye düşündüğümü yazmıştım. Gönlünden yazmak geçenler yazsınlar
başlamasıyla bitmesi bir oluyor yazının, hatta yazdıklarınıza kendiniz bile
şaşırıyorsunuz ;)
Sağlıklı günler diliyorum.
Not:Fotoğraflar internetten alıntıdır.
Çok teşekkür ederim , iyi ki seni tanıma fırsatım olmuş. Mimlerde yazanlar aynı duyguları paylaştığımızın en güzel göstergesi . Sevgilerimle
YanıtlaSilBen teşekkür ederim hocam, mim sayesinde hem ortak yanlarımızı bulduk hem de içimizi dökmüş olduk, kısacası çok iyi oldu, iyi geldi :)
SilSu doku olmazsa olmaz!
YanıtlaSilYaşamayı sevmek güzel bir yaklaşım :)
Kararlı yapı, idealist düşünce hııım olmalı, severim ki!
Tatlı, abur cubur sonra gelsin göbek yağlatı uffff ki ne ufff :(
Aaa bende yolu uzatırım sırf o lüzumsuz kalabalığın önünden geçme yerine :)
Dengesiz insan ilişkileri hııııııımmmm…
Ah ah ne çekiyor bu Türkiye’m, kurtlar sofrasında iştahlı kabartan bir ana yemek gibi ya da tatlı :)
Not kısmını belirtmek gerekiyor mu bende kullanıyorum resim de :)
Geç olmasının önemi yok sonuç güzel ise beklemeye değer, ellerine sağlık :)
Sudoku kafayı boşaltıyor, düşüncelerden arındırıyor, iyi geliyordu bana... Tatlısız olmuyor Fenomen, ne yapacağız bilmiyorum. Çok yanlış aslında şeker olayı. Marketten hiç toz şeker almasak mı ne yapsak? :)) Fotoğraf konusunda da yürüyen koşan insanların çok fotosunu çekmişim de kahvehane fotoğrafım hiç yoktu, mecburen aldım. Çekenlerin ellerine sağlık. Benim çekmediğimin de bilinmesini istedim... Bu incelikli bir konu aslında... Yazının geç çıkmasının şöyle bir önemi var, verdiğim sözü yerine getiremeyince rahatsız oluyorum, ama artık çook rahatım. Her şey için teşekkürler. :)
Siltoz şeker almamayı denedim ama olmuyor, misafir gelecek olsa bile koşuyorum hemen sonra yine başa sarıyorum :)
SilÖyle tabiki, oh rahat rahat takıl :) yapmayanlar düşünsün hııh!
kesinlikle bu mimi bende çok sevdim hatta bugun bile ekleyebileceğim seyler buldum :) ilk baslarken ne dıcem yahu derken sonunda artık yeter daha yazmayım sıkılacaklar diyorsun :)
YanıtlaSilElinize saglık :)
Başlayınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor, siz böyle yazınca merak ettim. Mim yazınızı takipte olacağım. Sevgiler :)
Silteşekkürler :)
SilKeşke herkes işinin en iyisini yapsa. Ben c ok üzülüyorum Türk insanına. .Genelde yan gel yat para kazan derdindeyiz..
YanıtlaSilAh keşke nerede o günler. Sadece bisikletçiyi yazdım, bende daha ne esnaf yaraları var sarılmamış :)
SilKilometreleri adımla değil ama araba yolculuklarında dakika ile ölçmüşlüğüm vardır. Km tabelalarının arası kaç dakika diye takip ederim..:) Komik ama oluyor işte bazen..
YanıtlaSilEv bağımlılığı bende de var.. Evde olayım, çocuklarımın yanında olayım.. Senin sebeplerin daha geçerli mutlaka.. Allah kolaylıklar versin.. Çocuğun çok şanslı.. Çok değerlisin..
Blogger arkadaşlarına olan sevgini burada belirtmen çok büyük bir incelik.. Sen de seviliyorsun o büyük kalbinle.. Emin ol..
Türkiye'nin sorunları ise birkaç ayrı yazıya konu olabilecek kadar çok maalesef..
Yazarken sanırım sen de çakışmamaya dikkat etmişsin.. Ben de çok sevdiğim blogger arkadaşlarımla pekçok ortak yönümüzün olduğunu fark ettim.. Bu çok güzel gerçekten.. Hiç görmediğin ama hissettiğin insanlarla ortak yönlerinin olması çok güzel bir duygu.. Yazarken de çakışmamak gerekti bu yüzden.
Sevgiler..:)
Sayı meselesini, meslek muhasebe ile ilgili olunca, 'rakamlar bünyeme iyice nüfuz etmiş' diye yorumluyorum en hafif haliyle :) Çocuk yetiştirmek büyük sorumluluk istiyor, annelerin dışarıda olduğu zamanlarda akıllarının evde kaldığını düşünüyorum. Çocuk küçükse, problemliyse bu birazda takıntıya dönüşüyor, bu anlamda takıntıya iyi meziyet gözüyle bakıyorum aslında, Allah hepimize kolaylık versin... İnsanoğlunun sevebilmek gibi bir meziyeti varken bunu sonuna kadar kullanmalı ama değil mi? Bende sevgiler diliyorum Nahide hanım :)
SilCok güzel bir mim olmuş ellerine sağlık canım. Su yolu kaplayan masalara ben de sinir oluyorum :)
YanıtlaSilMisilleme yapsak? Her sokağa bir kadın kahvehanesi açsak, domino oynasak... İsim Dream olunca yorumum etkilendi iyi mi:))
SilCanım benim çok teşekkürler :) Her biri benzeşmekle birlikte şu kahve önünden geçmeyi sevmemek al benden de o kadar! Bir de sokaklarda grup halinde duran adamlar var burada. Bir dükkana gireceksin baykuş gibi tünemişler pis pis de bakışları var... Nefret ediyorum... O İngilizce vurgular da ayrıca hayranlığımdır onu buraya yazmasam olmazdı :D
YanıtlaSilRica ederim:) Yazıyı yazarken aradığım kelimeyi bulamamıştım. Hep sonradan geliyor aklım başıma. Vurgu değilde aksan demek daha mı doğru olurdu acaba. 'İngiliz aksanını seviyorum' cümlesinde olduğu gibi... Kahvehane olayına genelde bir tepki oluşmuş, yorumlardan bunu anladım. Yalnız değilmişim:))
SilBu mimi ilk kim başlattı bilmiyorum ama yazması da okuması da zevkli.
YanıtlaSilEvden çıkmam olayına gelince, bunu bir tek ben yapıyorum sanıyordum. Ama benim çocuklarla bir alakası yok. Oldum olası evde kalmak hoşuma gider. Veya ofis. Gezmeyi hiç sevmiyorum ilginç değil mi? Mümkün olsa hiç çıkmasam ya evde ya ofiste olsam. Ya uyusam ya çalışsam:)
Sevgiler
Teşekkür ederim Nihal hanım :) Sizde "Benim evim güzel evim" diyenlerdensiniz...
SilGüzel memleketimin ne kadar zor yaşanılası tarafları var dimi, keşke güzellikleri kadar içinde yaşamak da kolay olsa Zulalcim...
YanıtlaSilKollarına sağlık çok güzel bir mim hazırlamışsın beni de en çok çarpan tarafı ülkem oldu :(
Emeğine sağlık canım
Güzel şeyler elde etmek için çaba sarf etmek, karşımıza çıkacak engelleri bir bir aşmak gerekiyor. Birey olarakta bu böyle yönetenler olarakta böyle... Teşekkür ediyorum canım güzel yorumun için. Sevgilerimle...
Sil