THE LOBSTER (2015)
25 Aralık 2015 günü The Lobster (2015) filmi sinemalarda gösterilmeye başlandı. İzleme şansı bulduğum filmi, Yunanlı yönetmen Yorgos (Giorgos) Lanthimos yönetti. Filmin senaryosunu ise daha önce yönetmenle çalışmış olan Efthimis Filippou ve Yorgos Lanthimos birlikte yazdı. Yunanistan, İrlanda, Hollanda, İngiltere, Fransa ve ABD'nin ortak yapımı olan The Lobster (2015) filminde yönetmen, başrol tercihini Amerikalı oyuncu Colin Farrell'dan yana kullandı. Başroldeki Colin Farrell, filmi en başından alıp sonuna kadar götüren tek oyuncu olarak göze çarpıyor. Aynı zamanda filmdeki kişiliği ile izleyeni şaşırtıp duruyor. Rachel Weisz yine aynı şekilde filmin en başından sonuna kadar var. Fakat bedenen filmin yarısında tanışıyoruz onunla. Bu filmi izledikten sonra Weisz’i unutacağımı düşünmüyorum. Filmin diğer önemli rollerinde ise Jessica Barden, Olivia Colman, Ashley Jensen, Ariane Labed, Angeliki Papoulia, John C. Reilly, Michael Smiley, Ben Whishaw ve Lea Seydoux yer alıyorlar.
İlk Dakikada Şok!
Yönetmen, filmin daha ilk saniyelerinde izleyiciyle paylaştığı sahnede, garip, merak uyandırıcı aynı zamanda şiddet içeren bir 'merhaba' diyor. Sahne şöyle: Kırsalda arabasıyla yolculuk yapan kadın arabasını durdurur ve iner. Yol kıyısında otlamakta olan iki eşekten birini silahını doğrultarak vurup öldürür. Sonra çekip gider... Kadının eşeği öldürmesi izleyende ilk anda bir şok etkisi yaratıyor. Fakat bu olay izleyiciyi film boyunca, absürd aynı zamanda şiddet içeren sahnelere hazırlıyor ve kısaca “kara” yım diyor. Filmin genel konusunu okurken bu noktayı hep akılda tutmalısınız, diyerek filmin konusuna geçiyorum. Ancak ilk paragraftan sonrası, filmi izleyecekler için 'süpriz bozan açıklama' içermektedir.
The Lobster (2015) Konusu:
Bilim-Kurgu, Komedi, Romantik, Gerilim türündeki filmde, eşinin terk ettiği David (Colin Farrell) görevliler tarafından şehir dışında bir otele yerleştirilir. Yönetimin amaçladığı, insanların asla yalnız yaşamamasıdır. Eşini kaybeden, ilişkisi olmayan insanlar hemen tespit edilip otele yerleştirilir ve onlardan oteldeki diğer yalnızlar arasından kendilerine bir eş seçmeleri istenir. Süre olarak 45 günleri vardır. Bu süre içinde kendilerine uygun eşi bulamadıklarında ise tehlikelerle dolu bir ormana sürgün edilirler.
Filmin konusu normal gibi görünmesine rağmen öyle değil, nedeni ise otel yönetiminin bu 45 gün içinde otellerinde kalan yalnız insanlara davranış şekli. Bir takım yasaklar var ve müşterilerin kurallara uymaları bekleniyor. Tavsiye edilense kendilerine benzer bir eş seçmeleri. Yani kişinin tavşan dişleri varsa seçeceği kadınında tavşan dişli olması tavsiye ediliyor. (Tavşan diş olayını ben örnek verdim, bu filmde yer almıyor) Kurallar var demiştim. Otelde kalanların ellerine içinde bayıltıcı olan silah tutuşturup, ormana yalnız insan avına gönderiyorlar. Yani kendilerinden önce otelde kalan ve süre sonunda eş bulamayıp ormana salınanlar, otelin yeni konuklarına av oluyorlar.
Av olduktan sonrada öldürülüp kendi istedikleri bir hayvana dönüştürülüyorlar. Köpek, kurt, Istakoz, papağan... Artık ölecek olan kişi neyi seçmişse. İnsanın hayvana dönüştürülebilmesi kısmı bence filmdeki Bilim-Kurgu kategorisine uyan tek kısım. Tabi bu dönüştürülme işlemi filmde açıkça gösterilmiyor, sadece detaylı olarak anlatılıyor. David eş bulmayı beceremeyip tam süresi dolmak üzere iken otelden kaçmak zorunda kalıyor ve ormana sığınıyor.
Orada yaşayan yalnızların arasına kabul ediliyor. Ancak absürd ve şiddet dolu kuralların bu yeni grupta da yer aldığını görüp -rahat nefes almak yok bize- David'e ne olacak diye düşünmeye başlıyoruz. İster şehir hayatı isterse orman hayatı olsun her ikisinde de yaşam hakkının ağır kurallarla çevrili olduğunu görüyoruz.
The Lobster (2015)filminin her dakika size bir ilginçlik yaşattığını söylemeliyim. İlk başlarda tuhaf bulup elinizde olmadan gülümsediğiniz sahneler var. Fakat sonra 'dingin' bir şekilde sunulan acımasızlığı görüp gülümsemekten vazgeçiyorsunuz. Colin Farrell bu filmde hiç gülmüyor. Gülen insan sayısı çok az zaten. Baskıcı yönetim ve ölüm korkusu altında başka ne yapılabilir diyerek doğal karşılıyorsunuz bu durumu.
Yorumu okunduğunda karamsar gibi görünen ama aslında öyle olmayan, izlemesi hayli ilginç ve keyifli olan film için iki soru soralım kendimize:
Peki, filmde umut var mı? Evet, korkunun içine gizlenmiş bir umut kırıntısı var gibi. Peki, aşk var mı? Evet, yönetmen, nasıl var olduğuna şaşırdığınız bir aşkı da filmin ikinci ana bölümünün içine hiç acele etmeden kotararak izleyene sunmayı başarıyor.
*Yazıyı yayınladıktan sonra bir ek yapma gereği duydum. Filmin sonunda bir şarkı yayınlanmıştı çok sevmiştim ancak yazıyı hazırlarken bulamamıştım. Şarkı Sophia Loren ve Tonis Maroudas'ın birlikte seslendirdikleri "Ti Ein Afto Pou To Lene Agapi", ilk sözleri ise "seni seviyorum" diye başlıyor... Şarkıyı The Lobster inceleme yazısını yazmamda oldukça etkili olan sevgili Dağınık Anne'ye hediye ediyorum.
İmdb Puanı: 7.2 İmdb Linki: tt3464902
Farklı bir film. İstedikleri bir hayvana donusmeleri ayrı bir ilgincluk. .
YanıtlaSilİnsanlar otele yerleştiklerinde sorulan bir soru yani filmin başlarında yer alan bir detay. Farrell'in İstakoz'a dönüşmeyi istemesini çok ilginç bulmuştum :)
SilFilmin ilk dakikalarında başlayan heyecan ve merak duygusu, filmin sonuna kadar öyle devam ediyor sanırım... İzlamaya değer bir film.. Teşekkürler...
YanıtlaSilMerak duygusu film boyunca hakimdi bende. En sonuyla ilgili bir açıklama yapmadım ama filmin son saniyelerinde merak duygusu had safhaya ulaşıyor. Ve öylece kala kalıyorsunuz... Ben teşekkür ediyorum :)
SilWeizs'le uzun yıllar önce bir filmi sayesinde tanışıp daha sonra hayat hikayesinde aldığı cesur kararlara hayran kalmıştım :)
YanıtlaSilRachel Weisz'i tabir yerindeyse radarımda tutacağım. Hayatı hakkında bilmediklerimi de en kısa zamanda okuyup öğreneceğim. Teşekkür ediyorum :)
SilOoo Dağınık bu postu görmemiş hemen dürteyim kendisini :)
YanıtlaSilColin Farrell bayılırım yaa hem yakışıklı hem iyi oyuncu.. ilk dakikada şok olayı bile yetti bana :)
Filmin ilk dakikasını yazma konusunda kararsız kalmıştım ilk başta, bizzat izleyip o anı yaşamak lazımdı. Süpriz bozana giren bir detaydı... Sevgiler. :)
SilOlsun, insan bilse de görmek istiyor, nasıl yansıtılmış merak ediyor :)
SilO da doğru! :)
SilFenom, sence de Zülal film yorumu da yazmamalı mı???? Yazmalı değil mi?
SilKesinlikle! Zülal! ne yapsa gözüm kapalı 'evet' derim ki ;)
SilYaptığı işi özenle muazzam yapıyor, o yüzden her türlü takdiri görür, hiç şüphem yok :)
Sinema kültürü var, arşivi zengin daha ne olsun, ben bile yazabiliyorsam Zülal! tozunu attırır ;)
Teşekkür ederim Fenomen, mahcup oluyorum böyle söyleyince... Blogundaki film yorumlarını okuyup kaç film izlediğimi hatırlamıyorum artık. Düşün yani nasıl güzel yazdığını ve filmler hakkında nasıl merak içinde bıraktığını... Bu hafta filmler başlığında yeni bir şey deneyeceğim bir süre böyle gidecek, ama bunun için etiketlerde radikal değişiklikler lazım...
SilOlma olma, olasın diye demiyorum zaten ;)
SilRadikal değişikler, hııım, merak ettim, beklemedeyim :)
İkiniz de çok güzel aktarıyorsunuz hem fotoğraf hem ifadelerle...
SilZülal sen de kesinlikle yazmalısın :) Bu bilgi boşa gitmemeli!
Belki çok sevdiğin veya ilginç filmlerden seçersin? ama yaz lütfen :)
Evet Dağınık, yazacağım :)) Sevdiğim çizgi filmler hakkında yazmayı düşünüyorum :) Hadi hayırlısı:)
SilFenomen, html şablonu ile hiç aram yok biraz uğraştıracak gibi umarım becerebilirim kafamdakileri. Buna da hadi hayırlısı diyeyim...
Bayılırım animasyonlara!! Hemen hemen hepsini izlemişimdir 2014'e kdr :)))
SilHepsine atlar yorum yaparım ben deeee :)
ZÜLAAAAL!
YanıtlaSilSana nasıl teşekkür etsem :)))
Bence bunu hep yapmalısın harika anlatmışsın!!!
Bana şarkı :))) yeni yıl çok çok güzel başlıyor sayenizde :))
Şimdi junior rahat bırakmıyor!
Okudum yazını, daha uzun yorumla gelcem :)))
Şarkıyı umarım beğenirsin taa 1957 lerde söylenmiş. The Lobster yorumunu beğenmene sevindim :) Ben burdayım ne zaman gelirsen beklerim... Sevgiler canım.
SilZülal!!!
SilHarika anlatmışsın! Kafamdaki tüm soruları cevaplamışsın! Gerçekten anlatımın hem detaylı hem de sıkmıyor!
Bunu daha sık yap! Ben seni daha çok rahatsız edeyim bu konuda :)
Merakla okudum konuyu... İlk sahne inanılmaz.
Arada bir spoiler kokusu aldığım kişi kısmını geçtim sadece.
Eşime hemen söyledim zaten ilk fırsatta izlenecekler diye (inşallah junior uyursa :) belki parti parti izleriz). Senin yorumunun üstüne yorum yazabileceğimi sanmıyorum! Belki minik bir şey paylaşırım izleyince.
Gerçekten çooook teşekkür ederim!
Şarkıyı hala dinlemedim! Ev kütüphane havasında şu an :) yarın bir fırsatını bulup yazıyı tekrar okurken onu da dinlerim :)
Tekrar tekrar teşekkürler!! Eline sağlık!
Nefes nefese yazmış gibisin:) Beğenmene sevindim. Ayrıca filmi izlerseniz kritiğini spoiler korkusu olmadan buradan yapabiliriz. The Lobster ve Colin F. rolü hakkında konuşmak hoşuma gider :) Ama tabi fırsat bulunca öncelik uykunun derim ben :)
SilAh Zülal bu ara her şeyim nefes nefese benim :) eski kim 500 milyar isterde süre verip cvpla diyordu ya yarışmacı seçerken... Aynen öyle zamanlarım var onda da yetişmeye çalışıyorum :) tüm duygularımı yansıtayım diyorum ama yetmiyor Zaman:)
Silİzler izlemez yazacağım buraya!! ;)
Ben seni anlıyorum merak etme, aşağı yukarı aynı yollardan geçtik. O yüzden akışına bırak ne zaman denk gelirse diyelim. Bebe'yi çabuk büyüüt :)
SilAh ne güzel bir istek bu ;)) evet çabuk büyüsün bebem de annesi kendisine birazcık zaman ayırsın :)
SilŞarkıyı açtım, bir yandan çalıyor... Fotoğraflar ve anlatımımdaki duyguyla son sahneleri hayal ediyorum... Bakalım tahmin edebilmiş miyim :) izler izlemez sendeyim! Tartışalım..
Şarkı film biter bitmez başlıyor. Yani yazılarla birlikte... Tartışalım tabi, görüşmek üzere :)
SilTüh ya hayallerim gitti :)
SilAma olsun ben de onu son sahneye uyarlayıp bir de öyle şansımı deneyim :)
Tamam, izleyim de geleyim inş!
Tamam canım izleyince konuşalım :)
SilMutlu yıllar canım. Bu isim tanıdık geliyor
YanıtlaSilTanıdık gelmesi su an filmin vizyonda olması nedeniyle olabilir, film çok taze yani :)
SilSize de mutlu güzel bir yıl diliyorum. Sevgiler :)
Çok ilginç bir konusu varmış filmin Zülalcim,merak ettim..Ev halkını örgütlemeliyim sanırım önümüzdeki hafta için :)Sevgiyle ve sağlıkla kal canım.Mutlu yıllarrr <3 <3
YanıtlaSilİzlemeden önce son tavsiyem fragmanı izlemediysen bir bakmanı öneririm... Daha net bir fikir sahibi olursun böylece... Örgütleme, fikir birliği zordur :) Bende mutlu yıllar diliyorum canım, her şey gönlünce olsun :)
SilBen de izleyim fragmanı :)
Siltek kelime ile "psikopat"" bir film. ama sevdim. colin farrell bence kendini aşmış bu filmde. filme ilişkin tek eleştirim son zamanlarda bir çok filmde rastladığımız finali seyirciye bırakma hastalığı. onun dışında izlenesi bir film.
YanıtlaSil
SilZülal Garipkuş4 Ocak 2016 00:27
Colin Farrell'i en son Winter's Tale ve In Bruge filmlerinde izlemiştim. Winter's Tale yi izlemesem de olurmuş. In Bruge mekansal açıdan dikkatimi çekmişti. Ama Farrell için kayda değer bir şey diyemem o filmler adına. Bu filmde sevdim ama ağır rol yakışmış ona. Psikopat, evet bu da doğru bir tanımlama, yönetmenin bir filmini izlemiştim o filme oranla daha az sarsıcı diyebilirim The Lobster için. Sonu iyidir bence 'ne olacak diye' izleyiciyi bekletiyor yönetmen. Zihni meşgul eder yarım kalmış şeyler: Şimdi düşününce filmin akılda kalması açısından iyi yapmış diyorum :)
Yelkenlidegirmen yoruma kapalı mı?
Başka yorumlar da geliyor. Winters tale ilginç bir filmdi.. Sürekli yeni konu açtığıdan sonlar çok ekleme gibiydi ama ilginçliğini sevmiştim :)
SilSonu bırakmak bazen bana da çok keyif veriyor.. Yorum yapabiliyorsak tabi :)
The Lobster filminin sonu için iyimser ya da kötümser yorum yapmak kişinin iç dünyasına kalmış gibi görünüyor. Ama yoruma kesinlikle açık, bunu net söyleyebilirim. Sevgiler canım.:)
SilO zaman tartışmak şart Zülal! Bu açıdan da güzel bir film seçmişsin... En paylaşılası ve tartışılası :) gerçekten haberseyri'sin :)
SilAskin gözü Kördür ☺ama bence adam kaçtı
YanıtlaSilKaçış ölüm anlamına geliyor ama.
SilEspri güzeldi :)